Merhaba!

Poker Face Rekor Kırdı!


Hazır Lady Gaga'dan bahsetmişken geçenlerde gördüğüm haberi paylaşmak istiyorum.

Lady Gaga'nın Poker Face'i 2009 yılında 9.8 defa indirilerek En Çok Satan Single'lar listesinde birinci olmuş.

Dijital müzik satışlarının toplam müzik satışlarındaki payı önemli bir artış gösterirken, ABD'li ünlü pop şarkıcısı Lady Gaga'nın Poker Face'i, 9.8 milyon defa indirilerek, 2009
yılında en çok satan single'lar listesinde birinci sıraya yükseldi. Böylece Lady Gaga, 2007 birincisi Avril Lavigne'in Girlfriend'ini ve 2008 birincisi Lil Wayne'in Lollipop'unu geçti.

Merkezi Londra'da olan ve 72 ülkeden toplam bin 400 üyesi bulunan IFPI tarafından yayınlanan 2010 Dijital Müzik Raporuna göre, Lady Gaga'nın Poker Face sarkısı, 9.8 milyon defa indirilerek 2009 yılında en çok satan single'lar listesinde birinci sıraya yerleşti.


~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

-2009 TOP 10 DİJİTAL ŞARKILARI-

Grup adı Şarkı adı İndirilme sayısı

Lady Gaga Poker Face 9.8m

Black Eyed Peas Boom Boom Pow 8.5m

Jason Mraz I'm Yours 8.1m

Lady Gaga Just Dance 7.7m

Black Eyed Peas I Gotta Feeling 7.1m

Taylor Swift Love Story 6.5m

Beyoncé Single Ladies 6.1m

Soulja Boy Tell'Em Kiss Me Thru The Phone 5.7m

Kanye West Heartless 5.5m

Britney Spears Circus 5.5m

-KAYNAK: www.haberler.com-

Beyoncé ft. Lady Gaga


Ben mi yeni görüyorum yoksa bu şarkı yeni mi?
Büyük ihtimalle ben yeni görüyorum gerçi. Nasıl göremem ben bunu yaa?
Ama acayip hoşuma gitti. *-*
Bad Romance'den kurtulamıyorum... Belki bu yardımcı olur. :D

Annemin Ellerinden

Geçen gün kuzenim bize geldi. Üstündeki boleroya öldüm diyebilirim. Çok güzeldi ve anneme gösterdim bundan istiyorum alalım falan diye. Annem ben bunun aynısını sana örerim merak etme dedi. Ve 2 gün içerisinde aynısının morunu yaptı!

(Mankeniniz ben xD)
Valla çok hoşuma gittii annemi çok seviyorum =D

Yeni Tema

Yine kurtulamadım pembedenn :)
Napıyım seviyorum herşeyime yansıyor.
Umarım yepyeni temamı beğenmişsinizdir. Gittikçe geliştiricem zaten.
Bu arada yukarıdaki kodu da desteklemek isteyen varsa hiç çekinmesin diye koydum :P
Herneyse, hız kesmeden devam ediyorum. :)

-Debbie

Edit:
Hayıııır! Aynı temadan birilerinin daha kullandığını gördüm :(
Ne yapmalıyım? Değiştireyim mi sizce? Uğraşmıştım...

Rapunzelden Neyimiz Eksik?



Geçen sene omuzlarıma kadar kestirmeden önce saçım belime kadardı. Bakması falan çok zor oluyor uzun saçın özellikle okul zamanında. :( Ben de kestirdim ve herkes çok beğendi. 1 yılda 1 karış kadar uzadı. Şimdi de eski saçımı özlüyorum. -.- Bi de saç dökülmesi derdi eklendi mi tam oldu yani... Normalde saçım kıvırcık ve hafif kabarık. O hali beni daha 8. sınıfta rahatsız etmeye başladı ki o zamandan beri saç düzleştiricisiyle yaşıyorum. Sebebi bu da olabilirmiş sanırım. Arkadaşım normalde insanın günde 100 tel saçı döküldüğünü söyleyince rahatlamıştım aslında. Ama hala anormal mi düşüncesinden kurtulamamaktayım. Gece gece oturup saçla ilgili yazılar okudum.
Saçın bir parçası derinin altındadır. Bu torbaya benzeyen bir yapıdır ve folikül olarak adlandırılır. Saçın dibi kök (soğan) olarak adlandırılır ve saçın canlı olan kısmıdır, Dermişin, derinin altındadır. Kökteki hücreler bölünerek hızla çoğalır ve bu da saçın uzamasına neden olur.

Her saç teli uzar, ardından bir süre yavaşlar, ardından dökülür ve kısa zamanda yeni saç çıkar. Her kök kendi zaman sürecini tamamlar. Kafanızdaki saçın yüzde doksanı bir kez uzar. Bir saç kılının ömrü iki ile altı yıl arasındadır. En uzun saç en uzun uzama dönemine sahip olandır.

Saç her ay ortalama 2,5 santimetre uzar. Saçın uzaması devirler halindedir. Her devirde folikül bir uzama ve dinlenme dönemi yaşar.Dinlenme sürecinde saçın uzaması durur. Buna klüp saç denir. Klüp saç bir sonraki uzama dönemine kadar dinlenme sürecinde kalır. Uzama döneminde yeni bir saç gelir ve saçı folikülden dışarı atarsa saç dökülür.

Saçın uzamasını etkileyen birçok faktör vardır. Bunlar yaş, beslenme, genel sağlık durumu ve hava durumundaki değişikliklerdir. Örneğin; saç çocuklarda yetişkinlerden daha hızlı uzar; yazın saçın uzaması, kışa göre daha hızlıdır.

Saçın hızlı uzaması için sağlıklı beslenme, özellikle sebze ve meyvaların ağırlıklı olduğu beslenme tarzları, bol su içmek, düzenli ve yeterli uyku çok önemlidir. Stress yine salgılattığı adrenalin gibi hormonlar yolu ile damarlarda daralmaya yol açar ve saç köklerinde beslenmeyi bozar. Stresi düşürecek önlemler de saç uzaması açısından önemlidir. Yeterli besin ve oksijen alamayan saç köklerinin normal üretimlerini yapması zordur. Saç derisine uygulanacak sıcak havlular, hafif masajlar bu bölgede dolaşımı arttıtacak ve saç köklerinin normal beslenmesini sağlayacaktır.

Bilgisayarım Bozuldu!


Masaüstü bilgisayarım günlerdir sorun çıkarıyordu sonunda hiç açılmamaya başladı. Açılırken ağır çalışıyor ve Windows'a gelene kadar 10 dakika bekletiyor. Delirmemek elde değil! Fanlarla alakalıydı işlemciyi havalandırmak için elimden geleni yaptım ama olmadı. Ekran kartının fanı da makina gibi "taaarrrrrrrrrr" diye ses çıkarmasına sebep oluyordu. İyice hurdaya dönmesinden korkuyorum. -.-
En son bi virüsün buna sebep olması olasılığı aklıma geldi ve virüs taramasına başladım. Şuanda tarıyor. Umarım sorun budurr. :(
Neyse ki şanslıyım babamın işi bu. Yarın beraber tamir edicez. Tekrar dönücem yani. :)

Dersimiz İngilizce


Ablam İngilizce öğrenmeyi kafasına takmış durumda. Kardeşi İngilizceyle bu kadar ilgiliyken İngilizce bilmeyen bi abla size garip gelebilir. Ama kardeş ben olunca, öhm öhm :P

Şu sıralar İngilizce kursuna başladı. Ben de ona evde öğretmenlik yapıyorum. Ne garip ama... En azından bana öyle geliyor. Ablama İngilizce öğretiyorum.

İngilizce öğrenmeyen kalmasınn! Aranızda öğrenmek isteyen varsa adresi verelim.. :P

Mimlendim mi?


Kankam Siyah Kedi beni mimlemiş. :)
"Mim kuralı olarak yukarıda resimi koymamız ve kendimiz hakkında 7 farklı özellik yazmamız lazımmış."

Debi'nin 7 özelliği :)
1- Kesinlikle çok duygusalım. En ufak şeylere ağlar, alınır ve içlerim. Bence en belirgin ve en kötü özelliğim...

2- Kolay sinirlenmem. Ama sinirlenince ortalığı yıkarım. Ciddiyim, son sinirlendiğimde sıraları devirmiştim. -.-

3- Sıcak içeceklerden nefret ederim! Hava umrumda olmaksızın her daim soğuk içerim.

4- Çabuk bağlanır zor bırakırım. Her konuda. :)

5- İnsanların görüşlerini çok önemserim.

6- Aşırı dikkatsizim. En basiti koyduğum anahtarın yerini 30 saniye sonra bulamam.

7- Takıntılıyım...


Üzgünüm, henüz kimseyi tanımadığım için mimleyemiyorum.. :(

Sen de mi Brütüs?


İlkokuldan beri yani tam 10 yıldır görüştüğüm bir arkadaş grubum var. Bikaç ay öncesine kadar 7 kişiydik. Liseye geçtiğimizden beri başımıza neler geldi neler. Ya anlayamıyorum bazı insanları...

Geçenlerde yine buna benzer bişey yaşadık, o yüzden yazıyorum. Aramızdan iki arkadaş Lise 1'in sonuna kadar bizimle gayet iyiydi. Ne olduysa bu yaz oldu. Biri aramızdan birine ihanet etti. (sevgili meseleleri) Diğeri de ne dese beğenirsiniz... Neymiş, orta okulda yalnız kalmamak için bizimle arkadaş olmuş. Yok ezik gruplarla mı takılsaymış blabla. Aklım almıyor yani. Liseye geçince yeni arkadaş grubu bulmuş kendine. Onlara güvenip ettiği laflara bak... Artık gerçek arkadaşları varmış. Biz ona layık değilmişiz. Komedi ya, başka bişey değil. Tabi bu lafların üstüne dışladık biz de onu. Şimdi çok güvendiği arkadaşları da onu yalnız bırakınca ortada kaldı bi ara. Biz de ona aynı şekilde davrandık. Ee, etme bulma dünyası. Sen bizimle 8 yıl yalandan arkadaş oldun, fazlasıyla hak ettin bu muameleyi. İnanın o kadar sinir oluyorum ki.. Daha neler yazardım buraya.

Herneyse, başka bi arkadaşım geçen gün Facebook'ta bizim orta okuldaki sınıfı etiketlemiş. Altına da 8/C unutulmaz falan yazmış. Bizim bu nankörlerden biri de "Unutulur cnm ama saol" yazmış. Biz de arkadaşta toplanmıştık. Sen misin bunu yazan. Hemen cevap yazdık, "Unutan unutuluyo unutulmayan unutulmuyo, popülerlik meselesi cnm ;)" Tamam popülerlik kısmının çok ikna edici olduğu söylenemez. Böylece diğerleri engel olana kadar ortam yorum kavgasına maruz kaldı.

Uzun lafın kısası bazılarına buradan mesaj gönderiyorum; Liseye geçince kendinize bu kadar güvenmeyin derim, sonuçta hepimizin yalnız kalacağı bigün olacak işte o zaman yanımızda sadece GERÇEK DOSTUMUZ olacak. ;) Bu da şimdiden bazı arkadaşlara ibret, bazılarına da uyarı olsun. :)

Gotik Botlar


Ben de istiyorum yaa! Converse ve CAT'ten başka ayakkabım olsun istiyorumm. Bu botları istiyorum *-*
Okulda arkadaşımın ayağında gördüm. Ne kadar hoşuma gitti anlatamam. Onda bordosu vardı ben de siyah alıcam. Bakırköy'den almış. En yakın zamanda Bakırköy'e gitmeliyimm :3

Katy Perry Nişanlandı


Evet, yanlış okumadınız. Katy Perry geçen yıl Eylülde aşk yaşamaya başladığı Russell Brand ile nişanlanmış. Sanırım çıktıkları bir tatilde yüzük takmışlar. Ani oldu böyle bişey beklemiyordum. Açıkçası Katy çok tatlı o adam Katyme yakışmıyorr! :( Ama kendi seçimi tabii. Umarım doğru seçimdir ve diğer biçok ilişki gibi kötü sonuçlar doğurmaz. Evliliklerinde de bi ömür boyu mutluluklar!

S4 League

Hayatımda oynadığım en güzel oyun kuşkusuz S4 League! Bana göre adam akıllı oynayıp eğlenilebilecek başka oyun yok. S4 League'i silahlı futbol maçı olarak özetleyebiliriz. İsteyenler Counter Strike gibi ölüm maçı da yapabiliyor. Seçenekler bol, ister kılıç ister tabanca ile oyun seçilebiliyor. Eskiden en sevdiğim oyun Sims'ti. S4 geldi onu bile unuttum yani.
En güzel yanı bu oyunda da seviye(level) olayları var ancak Metin 2'deki gibi güçlü olmak seviyeye bağlı değil. Bu oyunda herşey kabiliyette bitiyor. Gerçekten harika bir oyun ve tavsiye ettiğim herkes severek oynuyor. S4 anlatılmaz yaşanır. :P O yüzden fazla gevezelik etmeden söyleyeyim,
S4'ü buradan indirebilirsiniz.
Sitede herşey Türkçe olarak açıklanıyor bu yüzden bi aksilik olacağını sanmıyorum.

Ben de oyundan bikaç screenshot koyayım dedim. Yalnız balonları shopla koydum oyunda balonlar öyle değil. :P Nickim MrsStyle_







Emoyum, Emosun, Emo


Nedir bu "emo" merakı kardeşim?
Söylentilere göre emolar hayattan birçok darbe almış, yada almış gibi davranan, sert müzikten hoşlanan, ya da hoşlanırmış gibi davranan, rengarenk ilgileri toplayan kıyafetler, abartılı makyajlar, garip saç modelleri kullanan, ya da kullanmaya çalışan birtakım gençlerdir. Doğru muyum? Emoları eleştirmeye kalkacağımı sanmayın. Ben de emoydum 2-3 sene önce.

Tamam güzel, tarza lafım yok. Bazıları gerçekten hoş görünüyor. Emocore hala dinliyorum. Ama hala anlayamadığım şey, Türkiye'deki birçok gencin bunu aşırı derecede kafayı takmışlığı... Amaç acıları dindirmek, müziği hissetmek vs. olaylar değil. Amaç emo olabilmek. O kıyafetleri giyip o saçları yapabilmek. Özenti durumuna düşmekten korkmak. Buna rağmen "Ben emoyum" diyebilen herkes emodur bence. Evet evet, dalga falan da geçmiyorum yani. Emo emodur.

Ama herkesin emo anlayışı farklıdır. Özellikle biz Türkler ve yabancıların. Bizimkilerin çoğunun amacını tahmin etmek hiç güç değil. Dediğim gibi, farklı olma çabaları. Biz gençlerin kaçınılmaz isteklerinden biridir, farkedilmek, dikkat çekmek. Ama son zamanlarda bu olay farkedilmekten çok sıradan olmaya hatta alay konusu haline gelmeye dönüştü. Çok ciddiyim, etrafımdaki tüm arkadaşlarım emoları alay malzemesinden başka birşey olarak görmüyorlar. Eminim sizin etrafınızdakiler de öyledir. Emo kavramı bunun ötesinde bence. Bunun alay konusu olmasının bir sebebi de kendini bu tür duruma düşüren Türk emolardan bazıları...

Emoların tek sevmediğim yanı şu Türkçe olayı. "aww choq cix qordum sNi dadLm xD" İnanın Siyah Kedi ile bazen deniyoruz böyle konuşmayı. Boşa zaman kaybından başka birşey değil yani. Anlayana ya da o harfleri büyültüp küçültene kadar kaybettiğin yazma zamanını bi toplasan...

Emoları gerçekten severim. Birçok emo arkadaşım da var. Bu yazıyı bazılarının gözünü artık açmak için yazdım. Emo olmayın ya da emo olun baskısı yok. :P Herneyse, emoları kendi gözümde gruplandırayım dedim. Bakın ortaya neler çıktı.
Türkiye'deki emo türleri:
1)Minik emo: Bunlar henüz evrimini tamamlayamamış 12-14 yaş arası minik emolardan oluşmaktadır.
2)Türbanlı emo: Başındaki türbana bile aldırmadan emo olup, emo gibi davranan emolardır. o.O
3)Serseri emo: Bunlarla sokakta bolca karşılaşabilirsiniz. Kendileri ağır müziğin yanına bile yaklaşmaz aksine arabesk bile dinleyebilen emolardır.
4)Gösterişçi emo: Özenti yok! Gösteriş olabilir. :) Bunun evde çekilmiş birçok fotoğrafını görebilirsiniz. Kendisi o halde dışarı bile çıkamazken hala emo olabildiğini iddia eden cesur bi türdür. Türkiye'deki emoların çoğunluğunu oluşturur.
5)Harbi emo: İşte benim gerçek emo diyebileceğim emolar... Emocore'un tozunu attırmış, tarzı emo olmaya imrendiren harbi emolardır. ;)

Şimdi bana neden bu konu üzerinde bu kadar durduğumu sorabilirsiniz. Emo meselesinden gerçekten ben de sıkılmış durumdayım. Gün geçtikçe korkunç bi hal alıyor, dolayısıylagörmezden gelemedim. Bu konu lütfen yanlış anlaşılmasın. Kimseyi küçümsemiyorum. Yalnızca fikirlerimi paylaşıyorum. :P

Ah, Lord Hamlet!



A--- Lisesi İngilizce Tiyatro Topluluğu olarak bu sene Hamlet'i sahneleyeceğiz. Geçen sene komedi türünde sahnelediğimiz Thornton Wilder'dan "The Matchmaker" çok sevilmişti. The Matchmaker, paragöz patronları tarafından sürekli aşağılanan ve tatil yapmalarına bile izin verilmeyen Cornelius ve Barnaby'nin, bu eziyetten kurtulmaya çalışıp New York'a kaçmaları ve patronlarının evlenme teklifi etmeyi düşündüğü kadın ile tanışıp Cornelius'un ona, Barnaby'nin de onun yardımcısına aşık olmasını ayrıca patronun yeğeninin ressam Ambrose ile evlenmek istemesine rağmen amcasının ona izin vermemesini ve onların kaçma planlarını sonunda tüm bunların ortasında hepsini gören ve kendince planlar kuran bir "Matchmaker(Çöpçatan)"ı konu alıyordu. Kahkaha ve duygu bir arada muhteşem bir senaryo ve elinden geleni yapan biz oyuncular vardık. Sonuç bizi tatmin etti, seyirci güldü ve eğlendi.


Bu sene biraz daha duygusala kaçıyoruz... Hepimizin bildiği tiyatro denince ilk akla gelen oyunlardan biri olan Willam Shakespeare'den "Hamlet" klasiğini bu sene Haziran ayında sahneleyeceğiz. Konusundan biraz bahsetmek istiyorum. Hamlet'in babasını kaybetmesi üzerine zalim amcası annesiyle evlenerek kral olur ve amacına ulaşır. Ancak Hamlet'in babasının hayaleti ortaya çıkarak gerçekleri su yüzüne çıkardığı zaman kral için yolun sonu gözükmüş olur. Hamlet plan kurarak hayaletin söylediklerini doğrulamaya çalışır ve bunu başarır. İşte o zaman intikam için hazırlanmaktadır. Ancak sonunda hiçbirşey planlandığı gibi gitmez. Gerçekten çok duygusal bir senaryoya sahip tam bir trajedi. Bu bağlamda en sevdiğim oyunlardan biridir.


Bana gelince, ben Hamlet'in sevgilisini rol alan Ophelia'yı oynayacağım. İlk başta gerçekten zorlandım çünkü kendimi komedi oyunlarına ve o tarz rollere kaptırmış giderken birden duygusala bağlamak benim için zorlayıcı oldu. Geçen sene The Matchmaker'da Mrs. Molloy(Cornelius'un aşık olduğu kadın)'nin yardımcısı rolündeydim. Saf, bazen ezilen, utangaç, sessiz bir karakterdi. Tam benlik! :) Kolayca role cup diye oturmuştum. Bu sefer biraz kendimi zorlamalıyım sanırım. Senaryo İngilizce olunca zorluk payı 3 katına çıksa da sonucunda iyi şeyler yapacağımıza inanıyorum gerçekten. Çünkü bize güveniyorum. İyi arkadaşlıklar kurduk, sürekli birbirimize destek oluyoruz. Bu arada, ben grupla aynı okulda bile değilim. Geçen sene aynı okuldaydım. Hocam beni yine de tekrar aldı. Onu gerçekten çok seviyorum, oradaki arkadaşlarımı da. :))

Karne günü!



Sonunda karneleri aldık. Ben pek memnun değilim ama fena da sayılmam hani. Evet, teşekkür aldım. :) İlk başta surat assam da daha kötü durumda olanları görünce halime şükrettim. Zaten beni en başta yakan Edebiyat ve Din Kültürü oldu. Din Kültürüne çalışmadım çünkü bu güne kadar hep öyle geçerdim. Bilmiyorum alışkın değilim... Dolayısıyla 3 geldi kendileri. Bi de Edebiyat. Ahh! Edebiyat en nefret ettiğim ders... -.- Neden bilmiyorum ama bende Edebiyat ruhu yok kardeşim... Zar zor anlıyorum falan yani. Matematiği özledim... :( Ne yazık ki bizim alanımızda Matematik ve onun gibi sayısal dersler yok. E sonuç olarak 2. dönem kesinlikle Takdir alıcam! Bunu yapıcam! :D
Takdir ve Teşekkür alan arkadaşlarıma başarılarının devamını, alamayanlara ise gelecek dönem başarılar dilerim!
İYİ TATİLLER! :)

In a blink



Çok sevdim bunu! En son aldığım kozmetik ürünü, Avon'dan In a blink. İlk gördüğümde şaşırdım gerçekten, iyi fikir aslında. Bi tarafı kalem diğer tarafı far. Özellikle benim gibi göz makyajı meraklılarının ilgisini çekeceğini tahmin ediyorum. Kapağın içinde far falan var. Kalemi Flormarınki kadar iyi olmasa da gölgelendirme açısından o ve far çok hoşuma gitti. Sırf göz kapağına değil çektiğim kalemin etrafına da yayınca çok hoş duruyor! Şanslıyım ki rastlayıp aldım. Tavsiye ederim. :)

Çok tatlııı :)


Bakıın! Geçen gün sokakta görüp de çektimm. Burası site olduğu için blok girişindeki demir kapıları otlar böcükler kaplamış. Gelin görün bu kamilelerden biri de kapının üstüne çıkmış keyif yapıyor. Tabii ben de tam anlamıyla kedi manyağı olduğumdan dolayı dayanamayıp resmini çektim. Annem izin verse alıp eve götürücektim ama hiç izin vermiyor ki :( Napıcak bu hayvancık buz gibi havada şimdii? Gözüm arkamda kaldı ama eve döndüm. Adını da...karamel koydum. :)

Tatil tatil!


Ne çabuk! Daha dün okulun ilk günü değil miydi? Birden sömestır bize yüzünü gösterdi! Okulun son haftası ve yoklamalar alınmıyor! O yüzden gitmek yerine evde rahat rahat bilgisayara giriyorum. Ne yazılı derdi var, ne yapılmayan ödevi hangi araya sıkıştırsam da yapsam tasası, ne de erken yatabilme telaşı... Hepsine 15 günlüğüne de olsa ara vermek benim için bulunmaz bi GANİMET! Bu yüzden bu tatili tadını çıkara çıkara geçirmek istiyorumm! Anı yaşama hesabı yani. N'olursa olsun hepimiz bu güzel tatilin sonunun yine dersler ve 2. dönem telaşı olduğunu biliyoruz. Özellikle SBS ya da ÖSS'ye girecek olanlar için facia olsa gerek. Eğer bunu okuyan o mağdurlardan biriyse şimdiden başarılar. :) Bu arada burada(İstanbul) kar yağıyor umarım 15 tatili uzarrr :) Yağ ey kar!

Debi gelmiş hoşgelmiş


Merhaba!

Ben Debbie ama kısaca Debi diyebilirsiniz. Blog adını bulmakta gerçekten acayip zorlandığımı rahatlıkla söyleyebilirim bu kadar uğraş sonucunda da sıradan bi ad çıkması beni tatmin etmese de umarım alışabilirim. :) Neden Debbie olduğunu sorarsanız bu ad benim zaten takma adımdı o yüzden terketmek istemedim. Blog hakkında şimdi ayrıntıya girmeyi düşünmüyorum bildiğiniz blog olucak :P Ayrıca kankam olan Siyah Kedi'ye kendine blog açarak benim iyice blog açmaya yeltenmeme sebep olmasından dolayı teşekkürlerimi iletmek istiyorum öhm..


Blogları daha önceden de takip etmeme rağmen kendim açmayı hiç planlamamıştım ama sonunda karar verdim. (Bu arada Risa da ayrı hava kattı :P (bkz. yukarıdaki resim))


Kendimden bahsedecek olursam, 16 yaşındayım lise2 yabancı dil okuyorum.
(Aşırı derecede)Katy Perry hayranıyım. Diğer hayranlarla tanışmaktan çekinmem :P İngilizce konuşmayı çevirme yapmayı çok seviyorum. Özellikle ingilizce şarkı söylemeyiii! Şarkı demişken sesimin korkunç olduğuna değineyim, yalnızca zevk için söylerim. Bunlar dışında anime izlemeye bayılıyorum! Japoncaya ve japonlara ilgim büyüktürr. :)) Fırsat buldukça anime izlerim ya da çizim yaparım. Bir fanartım var ve ilgilenmeyi çok seviyorum.

Siyah Kedi'den kesinlikle bahsetmeliyim. Kendisi benim yaklaşık 5 yıllık kankam ve onunla yıllar önce kurduğum bir site aracılığıyla tanıştım. Bu "site" meselesi yıllardır peşimizi bırakmıyor ki yine kendimizi tutamayıp bir site(blog) açmış durumdayız sanırım. :D Herneyse, ilk tanıştığımızda başka bir arkadaşımla benim olan sitemiz çok tutmuştu çünkü Imvu adlı programdaki karakterlerimizi kullanarak bir klüp kurmuştuk. Kimse o programı bilmediğinden dolayı meraklı olan herkes üye oldu ve biz bir mynet sitesinden başladıktan sonra bir sponsor bulup smf'ye geçiş yaptık. O sıralar site arkadaşımla aramızdaki anlaşmazlıklar ve üyelerin ondan memnun olmayışı ile Siyah Kedi tacı onun elinden alarak benimle siteye ortak oldu. Gerçekten çok iyi işler çıkardık ancak son zamanlarda çok ilgilenemediğimizden dolayı 4 yıl ilerletmiş olduğumuz siteyi kapatmak zorunda kaldık. Çok arkadaş edindik, çok olaylar yaşadık, çok deneyim kazandık, birçok başarı elde ettik. İşte o günden beri "iyiki kankayız" diyorum. Neredeyse tüm dönüm noktalarımı, değişimlerimi, deneyimlerimi onunla birlikte yaşadım. Bu arada arkadaşlığımız sürdükçe sürdü ve o Ayvalık'tan İstanbul'a kadar geldi ve buluştuk. Siyah Kedi elde edilmesi zor ve çok değerli, sayısı çok az kişiden biridir. :)

Ah, yine çok konuştum. :) Okuyan okumayan herkese teşekkürler.


Birşeyler paylaşmayı hep sevmişimdir :) şuan hiç izleyicim olmasa da birgün bu yazıyı birçok kişinin okuması umuduyla burada bitiriyorumm.

-(U)mutlu Debbie :P

29 Ocak 2010 Cuma

Poker Face Rekor Kırdı!


Hazır Lady Gaga'dan bahsetmişken geçenlerde gördüğüm haberi paylaşmak istiyorum.

Lady Gaga'nın Poker Face'i 2009 yılında 9.8 defa indirilerek En Çok Satan Single'lar listesinde birinci olmuş.

Dijital müzik satışlarının toplam müzik satışlarındaki payı önemli bir artış gösterirken, ABD'li ünlü pop şarkıcısı Lady Gaga'nın Poker Face'i, 9.8 milyon defa indirilerek, 2009
yılında en çok satan single'lar listesinde birinci sıraya yükseldi. Böylece Lady Gaga, 2007 birincisi Avril Lavigne'in Girlfriend'ini ve 2008 birincisi Lil Wayne'in Lollipop'unu geçti.

Merkezi Londra'da olan ve 72 ülkeden toplam bin 400 üyesi bulunan IFPI tarafından yayınlanan 2010 Dijital Müzik Raporuna göre, Lady Gaga'nın Poker Face sarkısı, 9.8 milyon defa indirilerek 2009 yılında en çok satan single'lar listesinde birinci sıraya yerleşti.


~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

-2009 TOP 10 DİJİTAL ŞARKILARI-

Grup adı Şarkı adı İndirilme sayısı

Lady Gaga Poker Face 9.8m

Black Eyed Peas Boom Boom Pow 8.5m

Jason Mraz I'm Yours 8.1m

Lady Gaga Just Dance 7.7m

Black Eyed Peas I Gotta Feeling 7.1m

Taylor Swift Love Story 6.5m

Beyoncé Single Ladies 6.1m

Soulja Boy Tell'Em Kiss Me Thru The Phone 5.7m

Kanye West Heartless 5.5m

Britney Spears Circus 5.5m

-KAYNAK: www.haberler.com-

Beyoncé ft. Lady Gaga


Ben mi yeni görüyorum yoksa bu şarkı yeni mi?
Büyük ihtimalle ben yeni görüyorum gerçi. Nasıl göremem ben bunu yaa?
Ama acayip hoşuma gitti. *-*
Bad Romance'den kurtulamıyorum... Belki bu yardımcı olur. :D

28 Ocak 2010 Perşembe

Annemin Ellerinden

Geçen gün kuzenim bize geldi. Üstündeki boleroya öldüm diyebilirim. Çok güzeldi ve anneme gösterdim bundan istiyorum alalım falan diye. Annem ben bunun aynısını sana örerim merak etme dedi. Ve 2 gün içerisinde aynısının morunu yaptı!

(Mankeniniz ben xD)
Valla çok hoşuma gittii annemi çok seviyorum =D

Yeni Tema

Yine kurtulamadım pembedenn :)
Napıyım seviyorum herşeyime yansıyor.
Umarım yepyeni temamı beğenmişsinizdir. Gittikçe geliştiricem zaten.
Bu arada yukarıdaki kodu da desteklemek isteyen varsa hiç çekinmesin diye koydum :P
Herneyse, hız kesmeden devam ediyorum. :)

-Debbie

Edit:
Hayıııır! Aynı temadan birilerinin daha kullandığını gördüm :(
Ne yapmalıyım? Değiştireyim mi sizce? Uğraşmıştım...

26 Ocak 2010 Salı

Rapunzelden Neyimiz Eksik?



Geçen sene omuzlarıma kadar kestirmeden önce saçım belime kadardı. Bakması falan çok zor oluyor uzun saçın özellikle okul zamanında. :( Ben de kestirdim ve herkes çok beğendi. 1 yılda 1 karış kadar uzadı. Şimdi de eski saçımı özlüyorum. -.- Bi de saç dökülmesi derdi eklendi mi tam oldu yani... Normalde saçım kıvırcık ve hafif kabarık. O hali beni daha 8. sınıfta rahatsız etmeye başladı ki o zamandan beri saç düzleştiricisiyle yaşıyorum. Sebebi bu da olabilirmiş sanırım. Arkadaşım normalde insanın günde 100 tel saçı döküldüğünü söyleyince rahatlamıştım aslında. Ama hala anormal mi düşüncesinden kurtulamamaktayım. Gece gece oturup saçla ilgili yazılar okudum.
Saçın bir parçası derinin altındadır. Bu torbaya benzeyen bir yapıdır ve folikül olarak adlandırılır. Saçın dibi kök (soğan) olarak adlandırılır ve saçın canlı olan kısmıdır, Dermişin, derinin altındadır. Kökteki hücreler bölünerek hızla çoğalır ve bu da saçın uzamasına neden olur.

Her saç teli uzar, ardından bir süre yavaşlar, ardından dökülür ve kısa zamanda yeni saç çıkar. Her kök kendi zaman sürecini tamamlar. Kafanızdaki saçın yüzde doksanı bir kez uzar. Bir saç kılının ömrü iki ile altı yıl arasındadır. En uzun saç en uzun uzama dönemine sahip olandır.

Saç her ay ortalama 2,5 santimetre uzar. Saçın uzaması devirler halindedir. Her devirde folikül bir uzama ve dinlenme dönemi yaşar.Dinlenme sürecinde saçın uzaması durur. Buna klüp saç denir. Klüp saç bir sonraki uzama dönemine kadar dinlenme sürecinde kalır. Uzama döneminde yeni bir saç gelir ve saçı folikülden dışarı atarsa saç dökülür.

Saçın uzamasını etkileyen birçok faktör vardır. Bunlar yaş, beslenme, genel sağlık durumu ve hava durumundaki değişikliklerdir. Örneğin; saç çocuklarda yetişkinlerden daha hızlı uzar; yazın saçın uzaması, kışa göre daha hızlıdır.

Saçın hızlı uzaması için sağlıklı beslenme, özellikle sebze ve meyvaların ağırlıklı olduğu beslenme tarzları, bol su içmek, düzenli ve yeterli uyku çok önemlidir. Stress yine salgılattığı adrenalin gibi hormonlar yolu ile damarlarda daralmaya yol açar ve saç köklerinde beslenmeyi bozar. Stresi düşürecek önlemler de saç uzaması açısından önemlidir. Yeterli besin ve oksijen alamayan saç köklerinin normal üretimlerini yapması zordur. Saç derisine uygulanacak sıcak havlular, hafif masajlar bu bölgede dolaşımı arttıtacak ve saç köklerinin normal beslenmesini sağlayacaktır.

Bilgisayarım Bozuldu!


Masaüstü bilgisayarım günlerdir sorun çıkarıyordu sonunda hiç açılmamaya başladı. Açılırken ağır çalışıyor ve Windows'a gelene kadar 10 dakika bekletiyor. Delirmemek elde değil! Fanlarla alakalıydı işlemciyi havalandırmak için elimden geleni yaptım ama olmadı. Ekran kartının fanı da makina gibi "taaarrrrrrrrrr" diye ses çıkarmasına sebep oluyordu. İyice hurdaya dönmesinden korkuyorum. -.-
En son bi virüsün buna sebep olması olasılığı aklıma geldi ve virüs taramasına başladım. Şuanda tarıyor. Umarım sorun budurr. :(
Neyse ki şanslıyım babamın işi bu. Yarın beraber tamir edicez. Tekrar dönücem yani. :)

24 Ocak 2010 Pazar

Dersimiz İngilizce


Ablam İngilizce öğrenmeyi kafasına takmış durumda. Kardeşi İngilizceyle bu kadar ilgiliyken İngilizce bilmeyen bi abla size garip gelebilir. Ama kardeş ben olunca, öhm öhm :P

Şu sıralar İngilizce kursuna başladı. Ben de ona evde öğretmenlik yapıyorum. Ne garip ama... En azından bana öyle geliyor. Ablama İngilizce öğretiyorum.

İngilizce öğrenmeyen kalmasınn! Aranızda öğrenmek isteyen varsa adresi verelim.. :P

23 Ocak 2010 Cumartesi

Mimlendim mi?


Kankam Siyah Kedi beni mimlemiş. :)
"Mim kuralı olarak yukarıda resimi koymamız ve kendimiz hakkında 7 farklı özellik yazmamız lazımmış."

Debi'nin 7 özelliği :)
1- Kesinlikle çok duygusalım. En ufak şeylere ağlar, alınır ve içlerim. Bence en belirgin ve en kötü özelliğim...

2- Kolay sinirlenmem. Ama sinirlenince ortalığı yıkarım. Ciddiyim, son sinirlendiğimde sıraları devirmiştim. -.-

3- Sıcak içeceklerden nefret ederim! Hava umrumda olmaksızın her daim soğuk içerim.

4- Çabuk bağlanır zor bırakırım. Her konuda. :)

5- İnsanların görüşlerini çok önemserim.

6- Aşırı dikkatsizim. En basiti koyduğum anahtarın yerini 30 saniye sonra bulamam.

7- Takıntılıyım...


Üzgünüm, henüz kimseyi tanımadığım için mimleyemiyorum.. :(

Sen de mi Brütüs?


İlkokuldan beri yani tam 10 yıldır görüştüğüm bir arkadaş grubum var. Bikaç ay öncesine kadar 7 kişiydik. Liseye geçtiğimizden beri başımıza neler geldi neler. Ya anlayamıyorum bazı insanları...

Geçenlerde yine buna benzer bişey yaşadık, o yüzden yazıyorum. Aramızdan iki arkadaş Lise 1'in sonuna kadar bizimle gayet iyiydi. Ne olduysa bu yaz oldu. Biri aramızdan birine ihanet etti. (sevgili meseleleri) Diğeri de ne dese beğenirsiniz... Neymiş, orta okulda yalnız kalmamak için bizimle arkadaş olmuş. Yok ezik gruplarla mı takılsaymış blabla. Aklım almıyor yani. Liseye geçince yeni arkadaş grubu bulmuş kendine. Onlara güvenip ettiği laflara bak... Artık gerçek arkadaşları varmış. Biz ona layık değilmişiz. Komedi ya, başka bişey değil. Tabi bu lafların üstüne dışladık biz de onu. Şimdi çok güvendiği arkadaşları da onu yalnız bırakınca ortada kaldı bi ara. Biz de ona aynı şekilde davrandık. Ee, etme bulma dünyası. Sen bizimle 8 yıl yalandan arkadaş oldun, fazlasıyla hak ettin bu muameleyi. İnanın o kadar sinir oluyorum ki.. Daha neler yazardım buraya.

Herneyse, başka bi arkadaşım geçen gün Facebook'ta bizim orta okuldaki sınıfı etiketlemiş. Altına da 8/C unutulmaz falan yazmış. Bizim bu nankörlerden biri de "Unutulur cnm ama saol" yazmış. Biz de arkadaşta toplanmıştık. Sen misin bunu yazan. Hemen cevap yazdık, "Unutan unutuluyo unutulmayan unutulmuyo, popülerlik meselesi cnm ;)" Tamam popülerlik kısmının çok ikna edici olduğu söylenemez. Böylece diğerleri engel olana kadar ortam yorum kavgasına maruz kaldı.

Uzun lafın kısası bazılarına buradan mesaj gönderiyorum; Liseye geçince kendinize bu kadar güvenmeyin derim, sonuçta hepimizin yalnız kalacağı bigün olacak işte o zaman yanımızda sadece GERÇEK DOSTUMUZ olacak. ;) Bu da şimdiden bazı arkadaşlara ibret, bazılarına da uyarı olsun. :)

Gotik Botlar


Ben de istiyorum yaa! Converse ve CAT'ten başka ayakkabım olsun istiyorumm. Bu botları istiyorum *-*
Okulda arkadaşımın ayağında gördüm. Ne kadar hoşuma gitti anlatamam. Onda bordosu vardı ben de siyah alıcam. Bakırköy'den almış. En yakın zamanda Bakırköy'e gitmeliyimm :3

Katy Perry Nişanlandı


Evet, yanlış okumadınız. Katy Perry geçen yıl Eylülde aşk yaşamaya başladığı Russell Brand ile nişanlanmış. Sanırım çıktıkları bir tatilde yüzük takmışlar. Ani oldu böyle bişey beklemiyordum. Açıkçası Katy çok tatlı o adam Katyme yakışmıyorr! :( Ama kendi seçimi tabii. Umarım doğru seçimdir ve diğer biçok ilişki gibi kötü sonuçlar doğurmaz. Evliliklerinde de bi ömür boyu mutluluklar!

22 Ocak 2010 Cuma

S4 League

Hayatımda oynadığım en güzel oyun kuşkusuz S4 League! Bana göre adam akıllı oynayıp eğlenilebilecek başka oyun yok. S4 League'i silahlı futbol maçı olarak özetleyebiliriz. İsteyenler Counter Strike gibi ölüm maçı da yapabiliyor. Seçenekler bol, ister kılıç ister tabanca ile oyun seçilebiliyor. Eskiden en sevdiğim oyun Sims'ti. S4 geldi onu bile unuttum yani.
En güzel yanı bu oyunda da seviye(level) olayları var ancak Metin 2'deki gibi güçlü olmak seviyeye bağlı değil. Bu oyunda herşey kabiliyette bitiyor. Gerçekten harika bir oyun ve tavsiye ettiğim herkes severek oynuyor. S4 anlatılmaz yaşanır. :P O yüzden fazla gevezelik etmeden söyleyeyim,
S4'ü buradan indirebilirsiniz.
Sitede herşey Türkçe olarak açıklanıyor bu yüzden bi aksilik olacağını sanmıyorum.

Ben de oyundan bikaç screenshot koyayım dedim. Yalnız balonları shopla koydum oyunda balonlar öyle değil. :P Nickim MrsStyle_







Emoyum, Emosun, Emo


Nedir bu "emo" merakı kardeşim?
Söylentilere göre emolar hayattan birçok darbe almış, yada almış gibi davranan, sert müzikten hoşlanan, ya da hoşlanırmış gibi davranan, rengarenk ilgileri toplayan kıyafetler, abartılı makyajlar, garip saç modelleri kullanan, ya da kullanmaya çalışan birtakım gençlerdir. Doğru muyum? Emoları eleştirmeye kalkacağımı sanmayın. Ben de emoydum 2-3 sene önce.

Tamam güzel, tarza lafım yok. Bazıları gerçekten hoş görünüyor. Emocore hala dinliyorum. Ama hala anlayamadığım şey, Türkiye'deki birçok gencin bunu aşırı derecede kafayı takmışlığı... Amaç acıları dindirmek, müziği hissetmek vs. olaylar değil. Amaç emo olabilmek. O kıyafetleri giyip o saçları yapabilmek. Özenti durumuna düşmekten korkmak. Buna rağmen "Ben emoyum" diyebilen herkes emodur bence. Evet evet, dalga falan da geçmiyorum yani. Emo emodur.

Ama herkesin emo anlayışı farklıdır. Özellikle biz Türkler ve yabancıların. Bizimkilerin çoğunun amacını tahmin etmek hiç güç değil. Dediğim gibi, farklı olma çabaları. Biz gençlerin kaçınılmaz isteklerinden biridir, farkedilmek, dikkat çekmek. Ama son zamanlarda bu olay farkedilmekten çok sıradan olmaya hatta alay konusu haline gelmeye dönüştü. Çok ciddiyim, etrafımdaki tüm arkadaşlarım emoları alay malzemesinden başka birşey olarak görmüyorlar. Eminim sizin etrafınızdakiler de öyledir. Emo kavramı bunun ötesinde bence. Bunun alay konusu olmasının bir sebebi de kendini bu tür duruma düşüren Türk emolardan bazıları...

Emoların tek sevmediğim yanı şu Türkçe olayı. "aww choq cix qordum sNi dadLm xD" İnanın Siyah Kedi ile bazen deniyoruz böyle konuşmayı. Boşa zaman kaybından başka birşey değil yani. Anlayana ya da o harfleri büyültüp küçültene kadar kaybettiğin yazma zamanını bi toplasan...

Emoları gerçekten severim. Birçok emo arkadaşım da var. Bu yazıyı bazılarının gözünü artık açmak için yazdım. Emo olmayın ya da emo olun baskısı yok. :P Herneyse, emoları kendi gözümde gruplandırayım dedim. Bakın ortaya neler çıktı.
Türkiye'deki emo türleri:
1)Minik emo: Bunlar henüz evrimini tamamlayamamış 12-14 yaş arası minik emolardan oluşmaktadır.
2)Türbanlı emo: Başındaki türbana bile aldırmadan emo olup, emo gibi davranan emolardır. o.O
3)Serseri emo: Bunlarla sokakta bolca karşılaşabilirsiniz. Kendileri ağır müziğin yanına bile yaklaşmaz aksine arabesk bile dinleyebilen emolardır.
4)Gösterişçi emo: Özenti yok! Gösteriş olabilir. :) Bunun evde çekilmiş birçok fotoğrafını görebilirsiniz. Kendisi o halde dışarı bile çıkamazken hala emo olabildiğini iddia eden cesur bi türdür. Türkiye'deki emoların çoğunluğunu oluşturur.
5)Harbi emo: İşte benim gerçek emo diyebileceğim emolar... Emocore'un tozunu attırmış, tarzı emo olmaya imrendiren harbi emolardır. ;)

Şimdi bana neden bu konu üzerinde bu kadar durduğumu sorabilirsiniz. Emo meselesinden gerçekten ben de sıkılmış durumdayım. Gün geçtikçe korkunç bi hal alıyor, dolayısıylagörmezden gelemedim. Bu konu lütfen yanlış anlaşılmasın. Kimseyi küçümsemiyorum. Yalnızca fikirlerimi paylaşıyorum. :P

Ah, Lord Hamlet!



A--- Lisesi İngilizce Tiyatro Topluluğu olarak bu sene Hamlet'i sahneleyeceğiz. Geçen sene komedi türünde sahnelediğimiz Thornton Wilder'dan "The Matchmaker" çok sevilmişti. The Matchmaker, paragöz patronları tarafından sürekli aşağılanan ve tatil yapmalarına bile izin verilmeyen Cornelius ve Barnaby'nin, bu eziyetten kurtulmaya çalışıp New York'a kaçmaları ve patronlarının evlenme teklifi etmeyi düşündüğü kadın ile tanışıp Cornelius'un ona, Barnaby'nin de onun yardımcısına aşık olmasını ayrıca patronun yeğeninin ressam Ambrose ile evlenmek istemesine rağmen amcasının ona izin vermemesini ve onların kaçma planlarını sonunda tüm bunların ortasında hepsini gören ve kendince planlar kuran bir "Matchmaker(Çöpçatan)"ı konu alıyordu. Kahkaha ve duygu bir arada muhteşem bir senaryo ve elinden geleni yapan biz oyuncular vardık. Sonuç bizi tatmin etti, seyirci güldü ve eğlendi.


Bu sene biraz daha duygusala kaçıyoruz... Hepimizin bildiği tiyatro denince ilk akla gelen oyunlardan biri olan Willam Shakespeare'den "Hamlet" klasiğini bu sene Haziran ayında sahneleyeceğiz. Konusundan biraz bahsetmek istiyorum. Hamlet'in babasını kaybetmesi üzerine zalim amcası annesiyle evlenerek kral olur ve amacına ulaşır. Ancak Hamlet'in babasının hayaleti ortaya çıkarak gerçekleri su yüzüne çıkardığı zaman kral için yolun sonu gözükmüş olur. Hamlet plan kurarak hayaletin söylediklerini doğrulamaya çalışır ve bunu başarır. İşte o zaman intikam için hazırlanmaktadır. Ancak sonunda hiçbirşey planlandığı gibi gitmez. Gerçekten çok duygusal bir senaryoya sahip tam bir trajedi. Bu bağlamda en sevdiğim oyunlardan biridir.


Bana gelince, ben Hamlet'in sevgilisini rol alan Ophelia'yı oynayacağım. İlk başta gerçekten zorlandım çünkü kendimi komedi oyunlarına ve o tarz rollere kaptırmış giderken birden duygusala bağlamak benim için zorlayıcı oldu. Geçen sene The Matchmaker'da Mrs. Molloy(Cornelius'un aşık olduğu kadın)'nin yardımcısı rolündeydim. Saf, bazen ezilen, utangaç, sessiz bir karakterdi. Tam benlik! :) Kolayca role cup diye oturmuştum. Bu sefer biraz kendimi zorlamalıyım sanırım. Senaryo İngilizce olunca zorluk payı 3 katına çıksa da sonucunda iyi şeyler yapacağımıza inanıyorum gerçekten. Çünkü bize güveniyorum. İyi arkadaşlıklar kurduk, sürekli birbirimize destek oluyoruz. Bu arada, ben grupla aynı okulda bile değilim. Geçen sene aynı okuldaydım. Hocam beni yine de tekrar aldı. Onu gerçekten çok seviyorum, oradaki arkadaşlarımı da. :))

Karne günü!



Sonunda karneleri aldık. Ben pek memnun değilim ama fena da sayılmam hani. Evet, teşekkür aldım. :) İlk başta surat assam da daha kötü durumda olanları görünce halime şükrettim. Zaten beni en başta yakan Edebiyat ve Din Kültürü oldu. Din Kültürüne çalışmadım çünkü bu güne kadar hep öyle geçerdim. Bilmiyorum alışkın değilim... Dolayısıyla 3 geldi kendileri. Bi de Edebiyat. Ahh! Edebiyat en nefret ettiğim ders... -.- Neden bilmiyorum ama bende Edebiyat ruhu yok kardeşim... Zar zor anlıyorum falan yani. Matematiği özledim... :( Ne yazık ki bizim alanımızda Matematik ve onun gibi sayısal dersler yok. E sonuç olarak 2. dönem kesinlikle Takdir alıcam! Bunu yapıcam! :D
Takdir ve Teşekkür alan arkadaşlarıma başarılarının devamını, alamayanlara ise gelecek dönem başarılar dilerim!
İYİ TATİLLER! :)

21 Ocak 2010 Perşembe

In a blink



Çok sevdim bunu! En son aldığım kozmetik ürünü, Avon'dan In a blink. İlk gördüğümde şaşırdım gerçekten, iyi fikir aslında. Bi tarafı kalem diğer tarafı far. Özellikle benim gibi göz makyajı meraklılarının ilgisini çekeceğini tahmin ediyorum. Kapağın içinde far falan var. Kalemi Flormarınki kadar iyi olmasa da gölgelendirme açısından o ve far çok hoşuma gitti. Sırf göz kapağına değil çektiğim kalemin etrafına da yayınca çok hoş duruyor! Şanslıyım ki rastlayıp aldım. Tavsiye ederim. :)

19 Ocak 2010 Salı

Çok tatlııı :)


Bakıın! Geçen gün sokakta görüp de çektimm. Burası site olduğu için blok girişindeki demir kapıları otlar böcükler kaplamış. Gelin görün bu kamilelerden biri de kapının üstüne çıkmış keyif yapıyor. Tabii ben de tam anlamıyla kedi manyağı olduğumdan dolayı dayanamayıp resmini çektim. Annem izin verse alıp eve götürücektim ama hiç izin vermiyor ki :( Napıcak bu hayvancık buz gibi havada şimdii? Gözüm arkamda kaldı ama eve döndüm. Adını da...karamel koydum. :)

Tatil tatil!


Ne çabuk! Daha dün okulun ilk günü değil miydi? Birden sömestır bize yüzünü gösterdi! Okulun son haftası ve yoklamalar alınmıyor! O yüzden gitmek yerine evde rahat rahat bilgisayara giriyorum. Ne yazılı derdi var, ne yapılmayan ödevi hangi araya sıkıştırsam da yapsam tasası, ne de erken yatabilme telaşı... Hepsine 15 günlüğüne de olsa ara vermek benim için bulunmaz bi GANİMET! Bu yüzden bu tatili tadını çıkara çıkara geçirmek istiyorumm! Anı yaşama hesabı yani. N'olursa olsun hepimiz bu güzel tatilin sonunun yine dersler ve 2. dönem telaşı olduğunu biliyoruz. Özellikle SBS ya da ÖSS'ye girecek olanlar için facia olsa gerek. Eğer bunu okuyan o mağdurlardan biriyse şimdiden başarılar. :) Bu arada burada(İstanbul) kar yağıyor umarım 15 tatili uzarrr :) Yağ ey kar!

Debi gelmiş hoşgelmiş


Merhaba!

Ben Debbie ama kısaca Debi diyebilirsiniz. Blog adını bulmakta gerçekten acayip zorlandığımı rahatlıkla söyleyebilirim bu kadar uğraş sonucunda da sıradan bi ad çıkması beni tatmin etmese de umarım alışabilirim. :) Neden Debbie olduğunu sorarsanız bu ad benim zaten takma adımdı o yüzden terketmek istemedim. Blog hakkında şimdi ayrıntıya girmeyi düşünmüyorum bildiğiniz blog olucak :P Ayrıca kankam olan Siyah Kedi'ye kendine blog açarak benim iyice blog açmaya yeltenmeme sebep olmasından dolayı teşekkürlerimi iletmek istiyorum öhm..


Blogları daha önceden de takip etmeme rağmen kendim açmayı hiç planlamamıştım ama sonunda karar verdim. (Bu arada Risa da ayrı hava kattı :P (bkz. yukarıdaki resim))


Kendimden bahsedecek olursam, 16 yaşındayım lise2 yabancı dil okuyorum.
(Aşırı derecede)Katy Perry hayranıyım. Diğer hayranlarla tanışmaktan çekinmem :P İngilizce konuşmayı çevirme yapmayı çok seviyorum. Özellikle ingilizce şarkı söylemeyiii! Şarkı demişken sesimin korkunç olduğuna değineyim, yalnızca zevk için söylerim. Bunlar dışında anime izlemeye bayılıyorum! Japoncaya ve japonlara ilgim büyüktürr. :)) Fırsat buldukça anime izlerim ya da çizim yaparım. Bir fanartım var ve ilgilenmeyi çok seviyorum.

Siyah Kedi'den kesinlikle bahsetmeliyim. Kendisi benim yaklaşık 5 yıllık kankam ve onunla yıllar önce kurduğum bir site aracılığıyla tanıştım. Bu "site" meselesi yıllardır peşimizi bırakmıyor ki yine kendimizi tutamayıp bir site(blog) açmış durumdayız sanırım. :D Herneyse, ilk tanıştığımızda başka bir arkadaşımla benim olan sitemiz çok tutmuştu çünkü Imvu adlı programdaki karakterlerimizi kullanarak bir klüp kurmuştuk. Kimse o programı bilmediğinden dolayı meraklı olan herkes üye oldu ve biz bir mynet sitesinden başladıktan sonra bir sponsor bulup smf'ye geçiş yaptık. O sıralar site arkadaşımla aramızdaki anlaşmazlıklar ve üyelerin ondan memnun olmayışı ile Siyah Kedi tacı onun elinden alarak benimle siteye ortak oldu. Gerçekten çok iyi işler çıkardık ancak son zamanlarda çok ilgilenemediğimizden dolayı 4 yıl ilerletmiş olduğumuz siteyi kapatmak zorunda kaldık. Çok arkadaş edindik, çok olaylar yaşadık, çok deneyim kazandık, birçok başarı elde ettik. İşte o günden beri "iyiki kankayız" diyorum. Neredeyse tüm dönüm noktalarımı, değişimlerimi, deneyimlerimi onunla birlikte yaşadım. Bu arada arkadaşlığımız sürdükçe sürdü ve o Ayvalık'tan İstanbul'a kadar geldi ve buluştuk. Siyah Kedi elde edilmesi zor ve çok değerli, sayısı çok az kişiden biridir. :)

Ah, yine çok konuştum. :) Okuyan okumayan herkese teşekkürler.


Birşeyler paylaşmayı hep sevmişimdir :) şuan hiç izleyicim olmasa da birgün bu yazıyı birçok kişinin okuması umuduyla burada bitiriyorumm.

-(U)mutlu Debbie :P